Popüler olanlar

Yazar: Blogger by Hementasarim.com 6.04.2015


Her insanın belki cinlerin ya da meleklerin, hatta hayvanların bile hayalleri olduğu gibi benim de kendi dünyamda bazı hayallerim var. 
Cinlerin veya meleklerin hayal kurabilmelerini araştırmaya ya da hayvanların da biz insanlar gibi böyle sezgi ve hayal kurabilme yeteneklerinin olup olmadığını araştıracak da değilim. Sadece kendimce dünyada, hayatta ve de ahirimdeki hayalide olsa bazı temennilerimi dile getireceğim. 

Günlerden bir gün gökyüzünü seyre durmuştum. Malum bizim memleketimizde deniz olmadığı için bize hayallerimizi gökyüzü öğretiyordu. Ay dedenin öğütleri, yıldızların gülümseyişiyle hayallerimiz şekillendi bizim. İşte çocukluk yıllarındaki hayallerim ben büyüyüp yetişkinliğe doğru yol aldıkça şekillendi ve bazıları çocukluk yıllarımda kaybolup gitti. Fakat şuanda hayallerin ötesinde temenniler zihnimde beliriyor. Bunları dile getirmeye gayret göstereceğim.

Bir dünya hayal ediyorum. İçinde benliğimin yok olmayacağı bir dünya benim temennim. Her insanın zihninde canlandırıp dile getirdiği temenniler gibi görünebilir aslında. Siz hiç savaşların bitmesini istemiyoruz diyen insanlar tanıdınız mı? Hayır, kimse böyle bir cümleyi kurmaz ama savaşlara her türlü ortamı hazırlarlar. Ben de savaşların olmasını istiyorum. Temennim de bu işte. Zalimlere, vicdansız acımasız insanlara karşı büyük bir savaş başlatmak istiyorum. Silahsız ve kurşunsuz bir savaş olmalı bu. Kurşunla değil, kurşun kalemle yapılacak bir savaş istiyorum. Zamana karşı değil, insanlara karşı bir faaliyet olsun istiyorum. 

Mesleki olarak meşhur, bilindik ya da özel bir Üniversitede değil, aksine bana destek verecek, yeniliklere açık ve geliştirilmeye muhtaç özgün bir üniversitede Akademisyen olmak istiyorum. Hayatımdaki mesleki temennim budur. Bu hayatım süresince öncelikli olarak doğanın, hayvanların ve de diğer varlıkların hayatını değiştirecek önemli eserlere imza atmak istiyorum. Böyle bir saçmalık olmaz diyeceksiniz ama bu varlıkların hayatlarını değiştiren, onlara her türlü acıyı da, mutluluğu da tattıran insanoğlu değil mi? Öyleyse insanlara hitap edenden ziyade, onları etkileyip değiştirebilecek eserler kaleme almak daha faydalı olacaktır ki, doğa ve hayvanat, nebatat ve cinsu varlıklar da huzura gark olsun. 

Eğitim hususundaki temennilerim öğretmekten ziyade, yeni bir ürün ya da eserler ortaya konulmasına vesile olmaktır. Edebiyatı tüm insanlığın ruhuna dayatmaya adayacağım eğitim hayatımı. Bu hususta idealim ise, ''Edebiyat Kültür ve Sanat Üniversitesini'' inşa etmek olacaktır. Dünyada milli duyguları ön plana çıkarmayı değil, onları koruyup saygınlığa eriştirmeyi hedefliyorum. Bu bağlamda devletçi ya da milliyetçi yapılanmaya değil, küresel toplum yapılanmasına gidilmesini uygun görüyorum. Din, dil, ırk, cinsiyet ayrımı yapılmaksızın imkânların sunulmasını ama eşitliğin asla uygulanmaması gerektiği kanaatindeyim. Çünkü herkese aynı imkânlar sunulmalı ama eşit davranılmamalıdır ki, adalet sağlanabilsin. Bu hususu örnek bir olayla inceleyelim. 

Vilayetlerden orta seviyeli bir Lisede 20 kişilik sıradan bir sınıf ele alınsın. Bu sınıfta 12 kız öğrenci vardır. Toplam 20 öğrenci içerinde Türk, Laz, Çerkez, Alman, Arap, Japon gibi farklı milletler ve da aralarında Hıristiyan, Musevi, Müslüman, Budist gibi yine farklı dinlerde insanlar vardır. Kimisi görsel, kimisi işitsel zekâya sahiptir. Kimi bir okumayla anlarken, bir başkası birkaç okumayla anlayabilmektedir. Kimi sert bir davranış sergileyen öğretmeni dikkate alırken, kimisi daha kibar ve narin davranış sergileyen öğretmenleri dikkate alır. Bu hususta ben tüm bu öğrencilere aynı imkânın sunulması gerektiğini savunuyorum. Tümüne kitaplar, maddi ve manevi destekler verilmelidir. Hepsine eğitim verilmeli ve öğretim tam uygulanmalıdır. Lakin asla eşit davranılmamalıdır diye düşünüyorum. Herkese bir kere bir kitap okutulup gözlem yapılması eşit bir davranıştır fakat bana göre yanlıştır. Çünkü yukarıda bahsettiğim gibi kimisi birkaç kez okuması gerekir. O yüzden eşit davranmak yerine ilgili kişiye uygun yöntem belirlenmelidir. Herkese Noel bayramında yaptıkları sorulup değerlendirme yapmak eşitlik ilkesine uygun bir davranıştır ama bu eşitlik ilkesi adaletsizlik getirir. Çünkü içerisinde Musevi, Müslüman ya da Budist öğrenciler vardır ve bunlar diğerleri gibi başarılı olamayabilir. Bu yüzden bunlara uygun ve bunların din, dil, ırk vs. ayrımları da dikkate alınarak yöntemler geliştirilmelidir.

Böyle bir dünyada yaşıyoruz. Bu hususta biz eşit bir davranış sergileyemeyiz. Çitlerle çevrili bir alanda güzel bir arena tiyatrosu sahnelenirken, herkesin bu tiyatroyu izlemesini sağlamak eşit imkân sunmaktır. Herkese aynı boyda sandalye verip oturtmak ise eşit davranıştır. Boyu kısa olanlar nasıl izleyecek? Bir ağaca Filin, aslanın ve de balığın çıkmasını istemek gibi bir şey olsa gerek bu. 

Zararlı unsurların devlet ve bireyler tarafından engellenmesi gerekir. Bu yüzden yasalarla değil, gelenek görenekler ve de toplum ahlakı hususuyla bazı yanlışların engellenmesi gerekir. Türkiye'de bazılarının egoist davranışları yüzünden yanlış uygulanan töreler birçok film ve romanlara konu olmuştur. Bu yüzden ''Töre'' sözcüğü bize biraz itici gelmektedir. Ancak Töre kişiyi doğru birey yapma çabası güden, toplumları medenileştiren özgün bir yaşam formülüdür. Bizlerde bu töreleri medeniyete uygun hale getirip toplumda yaşanır olmasını sağlamalıyız. Soyunmak yada bazı toplumlara özenmek medeniyet olamayacağı gibi, bir toplumu değiştirecek uygulamalarda medenileştirme eğilimi olamaz. Aksi durumda köpeğe ot, ineğe et yedirmeye benzer. 

Biliyorum lidersiz insanlar yaşayamaz. Belki toplumlar da yaşayamaz. Ancak lider olmak bir romanın başkahramanı olması gerekliliğini getirmez. O halde bizler kendimize lider seçmeliyiz. Başrol kahramanı değil. Dünyadaki devletlerarasında liderler vardır. Fakat bugün başrol kahramanı olarak bilinen bazı milletler ve devletler de var. Bunlar bizim liderlerimiz olmamasına rağmen payın en büyüğünü alıyor ve kendilerince bazı insanlar adına kararlar alıyor. Bizler de onları kahraman ilan ediyoruz. Öyle bir dünya kurmalıyız ki, birden fazla oyuncusu olan ama başrolü olmayan bir tiyatro gibi olsun. Liderler toplumlara hizmet için vardır. Toplumları kullanan, ön plana çıkan başrol kahramanı olmak ve sömürmek için değil. O halde üstün ırk, üstün millet, büyük devlet, büyük millet olgularını yıkmalı farklı millet, farklı devlet, özgün toplum, estetik dil kavramlarını geliştirmeliyiz. Dünyada kıyaslamanın da kaldırılması gerektiğini düşünüyorum. Bu bundan büyüktür sözcüğü yerine; bu bundan bu hususta böyledir, o bundan şu hususta şöyledir demek daha uygun olacaktır. Bu sayede her iki tarafında farklılıkları ve özgünlükleri tercih edilecek ve güzellikler ortaya çıkacaktır. Önemli sıfatı bolca kullanılabilir anca ''en önemli'' sıfatı asla kullanılmamalıdır. 

Toplumlarda başarı savaşlarla, aşağılamak ya da parasal döngüyle olmamalıdır. Toplumsal başarıyı edebiyat, sanat ve kültür belirlemelidir. Edebiyatta gerçeklik en önemli unsur olarak seçilmeli fakat aşağılama ya da hakaret içermemelidir ki, farklı toplumları, farklı görüşlüleri üzmesin ve onların nefretini kazanmasın. 

İnsanların bilime çalışmalarını da istemiyorum. İnsanlar insan ve diğer varlıklar için bilim yolunda çalışmalı, teknoloji değil, insan evrene hükmeden olmalıdır. Teknoloji insanlık içindir İnsanlık teknoloji için var olamaz. 

Olgularımız var olgunlaşamayan. Bunlarında olgunlaştırılması gerekir. İşte benim temennim de budur. Hayallerin olgunlaştırılması gerektiği gibi, temenniler de olgunlaştırılabilmelidir. 

''Hayali evrende hayali temennilerimin hayallerimde saklı kalması dileğiyle.''

Görüş belirtin

Blog aboneliği | Yorum aboneliği

- Copyright © Mevlüt Baki Tapan - Powered by Hemen Tasarım - Designed by Johanes Djogan -